Bilgi çağı olarak da adlandırılan bu çağ, coğrafyalar arasındaki bütün sınırları ve sınırlılıkları kaldırdı. Bütün ülkeler adeta iç içe yaşıyor hale geldi. Uzak yakın bütün ülkelerin sorunları, gelişmeleri, ürünleri, siyaseti anında bütün ülkelerden izlenebiliyor; deyim yerindeyse dünya her toplumun ve coğrafyanın sorununu birlikte yaşıyor, müdahil olabiliyor; bireyler, gruplar, kurumlar ve devletler adeta “tek toplumun aktörleri” gibi davranabiliyorlar. Siyaset, yönetim, ekonomi ve kültür daha bir “kavranabilir” hale geldi. İşte, bugünkü çabaların odak noktasında, “yeni iletişim teknolojileri ve olanakları ile toplumlar için ne tür yeni kazanımlar sağlanabileceği” yer almaktadır.
Bugünlerde sosyal bilimler alanındaki bütün akademik çalışmalar, hükümetlerin oldukça karmaşık sorunlarla karşı karşıya olduğuna; iklim değişikliği, enerji kıtlığı, yoksulluk, demografik dengesizlikler, güvenlik ve kamusal kararların meşruiyeti gibi sorunların temel gündem maddeleri arasında yer aldığına vurgu yapıyorlar.
Oysa, yönetimde sürekli “reform” yapılmaktadır ve buna rağmen krizler giderek büyümektedir. Açık yönetim, yurttaşların kamu kurum ve kuruluşlarının almış olduğu kararlara ve resmi belgelere kolaylıkla ulaşabilmesini anlatan bir kavramdır. Barack Obama 2009 yılında, Açık Yönetim ile ilgili konuşurken yurttaşlara şöyle sesleniyordu: “Siz yönetimin gözü ve kulağı olabilirsiniz.” Devamında yurttaşlarla birlikte çalışarak kamu kurumlarına güveni yeniden oluşturacağını, böylece sistemin şeffaf, halk katılımına ve işbirliğine dayanan bir yapıya kavuşabileceğini belirtiyordu:
http://www.whitehouse.gov/the_press_office/TransparencyandOpenGovernment
http://www.whitehouse.gov/the_press_office/TransparencyandOpenGovernment