26 Aralık 2015 Cumartesi

TERÖR, MÜLKİ İDARE VE “ÖZ YÖNETİMCİ BELEDİYECİLİK”


Hepimizin malumu olduğu üzere Güneydoğu’da bazı kentlerdeki “öz yönetimci” terör odakları hendeklerle ve bombalarla kentleri yaşanmaz hale getirmiş bulunuyorlar.
“Öz yönetim, güçlü yerinden yönetim, demokratik özerklik” gibi söylemler, aslında sahiplerinin “şimdilik” dile getirmeyi sakıncalı gördükleri “federe devlet”, “bölge yönetimi” gibi arzularının maskeleri olarak kullanılıyor. Birçok yazar-çizer ve akademisyende ne yazık ki bu politikaya destek veriyor. “Öz yönetim”in ne vatandaş nezdinde bir karşılığı vardır, ne de yönetim kuramlarında. Ancak, ütopik sosyalist toplum rüyaları görenlerin uydurdukları ve terörle baskı altına aldıkları halka umut olarak sundukları kurgusal bir “oyalamaca” olarak değerlendirilebilir “öz yönetim…”
***
Türkiye’nin sanıyorum meşgul olması gereken ve öncelikli konu şudur: Güneydoğu’dan hergün şehit haberleri gelirken, orada yaşayan vatandaşlarımızın hayatı kabusa dönerken ve “şehir terörü” ile PKK, KCK, HDP yeni bir “taktik” denemesiyle bölgeyi Türkiye’den koparmaya dönük eylem ve söylemleri tırmandırırken, bölgedeki “belediyeler”in konumu ve işlevi nedir? “Yerelleşme, güçlü yerel yönetim, özerk yerel yönetim” söylemleriyle, liberal sistemlerdeki belediyecilik ne kadar bağdaşmaktadır?
10 yıldan fazladır bu konularda yazıp çiziyorum. “Yerel yönetimlerle ilgili düzenlemeler yapılırken çok titiz ve dikkatli olunmalı, bazı belediyeler alenen Anayasaya aykırı belediyecilik yapıyorlar, terör örgütünü destekliyorlar” diye epey yazı yazdım. Bugün üzülerek görüyorum ki, “ayrılıkçı belediyecilik” Türkiye’nin ve Cumhuriyetin temel değerlerine aykırı olarak faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadırlar.
Özellikle 6360’tan sonra milyarlık bütçelerle, dev ihalelerle, kadrolarla bölgedeki büyükşehir belediyeleri ve diğer belediyeler terör örgütünün neredeyse taşeronu haline gelmiş bulunuyorlar.
***
Üstelik “yerelleşme” tartışılırken, merkezi yönetimi temsil eden “mülki idare” bazı kesimlerin hedefine konuldu. Oysa mülki idare, ülke bütünlüğünün, kamu düzeninin ve esenliğinin sigortasıdır.
Mülki idareden asla ve asla ülkenin anayasal değerlerine, birliğine, bütünlüğüne karşı bir davranış göremezsiniz. Devletin, toplumun çıkarlarını önceleyen ve daha da ötesi kamu yararının gerçekleşmesi için çalışan meslek mensuplarından teröre katkı yapılması hayal bile edilemez.
Ancak, sözde “öz yönetimci belediyeler” Güneydoğu’da alenen terör örgütleriyle işbirliği yapmaktadırlar.
İşte bu nedenle mülki idare güçlendirilmelidir, mülki idarecilerin moral ve motivasyonu artırılmalıdır. Demokratik ve güçlü mülki idare sistemi için acilen reform yapılmalıdır.
Terör olayları sürekli olarak mülki idareye ekmek gibi su gibi ihtiyacımız olduğunu göstermektedir. Mülki idare devlettir, kamu yararının garantisidir, bütün bir Türkiye’dir…
***
Şimdi bölgedeki belediyeciliğe dair birkaç soru sorarak, “öz yönetimci belediyeciliğin” ilgi alanlarının ne olup ne olmadığını kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum:
-          Kepenk kapatma eylemlerinde belediye personeli esnafları dolaşarak tehdit ediyor mu?
-          Terör örgütü elemanlarının keşif çalışmaları belediye personeli tarafından gerçekleştiriliyor mu?
-          Barikat kurulacak yerlere “belediye yol çalışması yapacakmış gibi yapıp” terör örgütü için malzeme temin ediliyor mu?
-          Operasyon zamanlarında suları keserek vatandaşı tahrik eden ve suçu da mülki idarecilere, devlete yükleyen belediyeler var mı?
-          Belediyeye personel alımında terör örgütüne eleman veren ailelerden seçim yapılıyor mu?
-          Devletin yanında olan korucu köylerine belediye hizmetleri götürülüyor mu?
-          Belediyelerin açmış olduğu “meslek edindirme kurslarında” örgüte eleman temini yapılıyor mu?
-          Belediyelerle ilgili dernek ve sendikalarda örgüt elemanları istihdam ediliyor mu?
-          “Sosyal belediyecilik” adı altında belediyeler örgüt propagandası yapıyor mu?
-          Kentlerde yol, sokak, cadde düzenlemeleri ve bunlarla ilgili ekipmanlar belediyelerin elinde. Peki barikatlar kaldırılırken ve hendekler kapatılırken bölgedeki belediyelerden “destek” alınabiliyor mu?
***
Yukarıdaki soruların hepsinin cevabını artık herkes biliyor. Çok acı bir durum. Devletin “bütçesini” verdiği bazı belediyeler, ne yazık ki terör örgütünün sponsoru ve destekçisi durumunda…
Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir vatandaşının burnunun kanamasını kimse istemez. Bölgedeki sivil vatandaşlar ne yazık ki terörle mücadele esnasında büyük sıkıntı yaşıyorlar. Ancak, hümanist görünerek, “demokrasi, özerklik, öz yönetim, öz savunma, güçlü yerinden yönetim” gibi kavramları kullanarak bölgedeki yerel siyasetçiler, HDP milletvekilleri, belediyeler, KCK ve uzantıları önce orada yaşayan vatandaşların yaşamını Cehenneme çeviriyorlar ve bunu hiç de umursamıyorlar.
Buna dair bir davranış emaresi görünmüyor. Sürekli olarak çatışma kışkırtıcılığı yapan terör örgütü uzantıları ne yazık ki en fazla da belediyeleri kullanıyorlar.
İçişleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın 17 Aralık tarihli açıklamasına göre, “862 ağır silah, 10 bin Molotof ve 10 ton patlayıcı” ele geçirilmiş. Bu yalnızca son dönemde yapılan operasyonlardan ele geçirilenler.
***
6360 düzenlemesinden geri dönülmelidir. Belediyeler üzerinde hukukilik ve yerindelik denetimi yapılmalıdır. İddia edilenin aksine ne hukukilik ne de yerindelik denetimi hiçbir biçimde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na aykırı değildir.
Ne yazık ki bölgedeki büyükşehir belediyeleri de, diğer belediyeler de terör örgütünün en büyük destekçisi durumunda. En azından medyadan yansıyan görüntüler bu fotoğrafı ortaya koymaktadır.
6360’la getirilen “bütünşehir” ya da “mülki alan belediyeciliği” son bulmalıdır. Belediyeler, “belde” yönetimine dönüştürülmelidir. Denizli ve Malatya gibi il merkezlerinde bütünşehir belediyeciliği veya “özgün bir büyükşehir modeli” uygulanabilir. Ancak, mülki alan belediyeciliği bütün kentler için önemli sorunlar üretmektedir.
Belediyelerin “anayasal ilke ve sınırlarda” belediyecilik yapmaları için gerekli düzenleme, denetim ve uygulamalara yoğunlaşılmalıdır.
Ve çok geç olmadan mülki idarenin daha “güçlü, şeffaf ve etkili” olması için acil adımlar atılmalıdır.
Bölgede terörle mücadele eden, devletin ve milletin varlık ve bekası için canını ortaya koyan asker, polis, mülki idareci ve diğer kamu personelinin moral ve motivasyonunun güçlendirilmesi yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Kandan beslenen ve bölgeyi yaşanmaz hale getirmek için çabalayan terör örgütü bölgeyi Türkiye’den koparmak için faaliyetlerini tırmandırmayı sürdürürken, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü için cansiperane mücadele eden kamu görevlilerine destek olmak hepimizin ödevi ve sorumluluğudur.